Birinci dünya harbi bitmiş. Osmanlı Devleti mağlup kabul edilerek İstanbul dâhil, ülkenin her tarafı İngilizler, İtalyanlar, Fransızlar ve Yunanlılar tarafından işgal edilmiş.
Anadolu insanı perişan. Kızlarımızın, Kadınlarımızın ırzına geçiliyor, sokak ortasında oynatılıyor.
Camilere doldurulan halk canlı canlı yakılıyor.
Hamile Kadınların karınlarına süngü sokuluyor.
Osmanlı padişahı ve hükümeti ne yapacağını şaşırmış. Osmanlı paşası olan Mustafa Kemal Atatürk’ün içerisinde yanan vatan aşkı ile ümmet olan bir toplum millet olmaya doğru koşuyor. Halk düşmana karşı şahlanıyor.
Osmanlının birçok toprağı kaybedilse de Anadolu düşman işgalinden kurtarılmalıdır.
1850 rakımlı Kocatepe. Gece karanlık. Hava soğuk.
Rüzgar estikçe soğuk nerede ise insanı donduracak.
Yiyecek, çay, çorba.
Askerin ne doğru dürüst giysisi var ne de ayağında çarığı.
Ama koskoca vatan sevgisi ile dolu yürekleri var.
Asker ilk önce Allaha sonra da Başkomutanları Mustafa Kemal’e güveniyor.
Çanakkale’de düşmanı denize döken vatanı için canını feda etmeye hazır Mustafa Kemal’e Türk askeri sonsuz güven duymakta ve inanmakta.
Yunan Askeri imha edilecek, bu topraklar düşman çizmesinden kurtarılacaktır.
Komutanların çadır alanı 1,5x3 metre ölçülerinde çukur.
Kuvayı Milliye ruhunu taşıyan genç yiğitler memleketin her köşesinden gelmişler vatanı kurtarmak için, Mustafa Kemal’den emir bekliyorlar.
Ölmeye gelmişler, dönmeye değil.
Vatanları için gözlerini kırpmadan ölüme gidecekler.
Yeter ki vatan kurtulsun.
İstanbul hükümeti ise, vatanı kime vereyim, İngilizin mi, Amerikanın mı, Fransızın mı, Yunanistan’ın mı mandası olayım diye düşünmekte. Vatan elden gidiyor, kimin umurunda. Hainler iş başında.
(Bugün bile keşke Yunan Kazansaydı diyenler var. )Yazıklar olsun demek gerek.!
Kocatepe suskun. Ancak görkemli ve soğuğa karşı başkaldırı.
Vatan sevgisi içerisinde yaşayan Kemalin Askerleri ve Komutanlar emir bekliyor.
Top mermisi kısıtlı.
Bir kaç saat dayanabilir.
Bütün yüreklerde heyecan.
Ordu hazır. Düşmanı yok etme arzu ve isteği bir kor alev gibi askerin yüreğini yakıyor. Soğuk vız geliyor.
Ateş emri verilmeden bir fısıltı yayılır. “HAKKINIZI HELAL EDİN”
Kemal’in askeri bilmektedir ki, bu son seferdir. Ya şehit olmak, ya da onuruyla yaşamak vardır. Herkes birbiri ile sarılır ve helalleşilir.
Yunan birlikleri Çalköy'de toplandı. Mustafa Kemal ve kurmayları düşmanın sarılmaya uygun olduğunu ve vakit kaybetmemek gerektiği konusunda karara vardı. Saat 06.30'da talimat verildi. Kütahya'ya bağlı Dumlupınar'ın alınması ve Yunanlıların teslim olmaya mecbur edilmesi planlandı. Mustafa Kemal, harekâtı bizzat yönetmek için tepeye çıktı. Saat 14.00'da başlayan savaş bütün şiddetiyle akşama kadar sürdü. Yunan birlikleri kaçamadı, bağlantıları koptu. Bazı tümenleri Batıya çekilmek zorunda kaldı. Dumlupınar Meydan Muharebesi Türk birliklerinin zaferiyle sonuçlandı.
1 Eylül - Gazi Mustafa Kemal "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir, İleri !" emrini verdi.
9 Eylül - Türk Ordusu İzmir'e girdi. Yunan Ordusu çil yavrusu gibi kaçarken denize döküldü.
10 Eylül - Gazi Mustafa Kemal İzmir'e girer.
Bizler eğer bugün refah ve özgürlük içerisinde yaşayabiliyorsak, topraklarımızı kanlarıyla ıslatarak, al bayrağımızı göndere tekrar diken ve bizlere Laik, Demokrat Türkiye Cumhuriyetini bırakanlar sayesinde yaşıyoruz.
Bu kutlu ve büyük 30 Ağustos Zafer Bayramını kutlarken,
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu, önderi ilk Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun silah arkadaşlarına hakaret edenleri de kınıyorum.
O büyük Dünya liderine kimsenin hakaret etmeye hakkı yoktur.
Sevmeye bilirsin ancak hakaret edemezsin.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK Türk Milletinin Kırmızı çizgisidir.
30 Ağustos Zaferi milli birlik ve beraberlik ruhu içerisinde bağımsızlık meşalesinin ebediyen yanacağı bir zaferdir.
Büyük Türk milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramını ve ülkemizin koruyucusu Ordumuzun Türk Silahlı Kuvvetler Günü'nü yürekten kutlarım.
Bu güzel Zafer Bayramınız kutlu olsun.
0 Yorum