Türkiye’de kötü bir zihniyet var; devlet kapısına gireyim hayatım garanti olsun, hemen hemen bu sözü duymayan yok gibidir.
Bir de siyasi tarafı vardır, başkan olayım genel başkan ve milletvekili bakan Cumhurbaşkanı... Tabi bunlar yönetim biçimi olmazsa olmazlarıdır, benim değinmek istediğim bu görevlerde olanların düşünce yapıları, uygulamaları.
Her makam yetki sahibinin kendisi başta olmak üzere, bulunduğu yere gelinceye kadar hangi pazarlıklar, hangi vaatler verildi bilmek mümkün değildir,bilinen sadece görevlerindeki tutum ve uygulamalarıdır.
Devleti zarara sokmak için adeta yarışırcasına tavır içinde olmaları, ellerindeki devlet gücünü kendi malları olsa"harcamayacakları"konularda harcama yapmaları dikkat çekmektedir. Halk içinde bazı sözler dolaşır, devlet malı deniz yemeyen domuz, gemisini yürüten kaptandır, minareyi çalan kılıfına uydurur, gibi menfaati içeren sözler meşhurdur, bal tutan parmağını yalar, atı alan Üsküdar'ı geçer, bütün bunlar insanları vicdandan, merhametten, hizmetten, adaletten haktan hukuktan, uzaklaştırıp şahsi çıkarlarına hizmet eder hale getirmektedir.
Sadece bir örnek vereceğim, şuanda devletin elinde 115 bin araç var, bunları kimler, nerede nasıl kullanıyor görünüşte kayıtlarda belli olsada bilinmiyor: Tabi ülkenin "ekonomik" olarak sıkıntı içinde olduğu şu günlerde, tutturmuşlar 1,662 araç daha alınacakmış. Bir tarafta askıda ekmek tavsiyesi, diğer yanda sıkıntılara sabredin fetvası veren üst düzey yetkililer, 65 yaş üstü sigortası dolmamış emekli edilmeyen mağdur yaşlılar. Merak ediyorum, askıda ekmek tavsiyesi yapanların vicdanlarını sızlatmıyor mu? Bunları destekleyen kendilerini dini bütün görenler acaba "şahitliği" adaletli yapın, yakınlarınız dahi olsa diyen bir dinin içinde bulunanlar şimdi ne diyecekler?
Hz. Ömer hassasiyeti beklemiyoruz ama doğacak çocukların dahi hakları olan devlet malını kullanırken, harcarken karar verirken, bulundukları makamların, gençliğin, güzelliğin sağlığın geçici olduğunu düşünerek vazifelerini yapamazlarmı? Ayrıca sağlık çalışanların doktor hemşire ve ekiplerinin coronovürüs döneminde nasıl çalıştıklarını gördük biliyoruz, içlerinden bazılarının istifa edip ayrılmak isteyenlere izin vermiyorlar. Bu nasıl demokratik özgürlük anlamak mümkün değil, adeta Adolf Hitler döneminde bile olduğunu sanmıyorum yazık insanlığı, vicdansızlığı acımasızlığı bu kadar ayaklar altına almayın diyorum. Bir de mecliste 65 yaş üstü yaşlılara, yakacak yardımı, AKP'nin ve MHP nin oylarıyla reddedildi, ekonomik gerekçe gösterildi, sen lüzumsuz milyonluk araç alırken para sıkıntı olmuyor bu yaşlılarımıza gelince para yok. Kim inanır bunlara aklım almıyor.
Gerçekleri bilelim.
Ahmet Cirim.
0 Yorum